"Enter"a basıp içeriğe geçin

Kıymetli profesörden “genç kardeşleri” için altın değerinde akademik tavsiyeler

Yine analizi yapılmış, sadece toparlanmayı bekleyen bir makale ile uğraşmam gerekiyor ve yine Twitter’da geziyorum. Çünkü ertelemecilik kötü bir hastalıktır. Twitter’da gezdikçe de “ununu elemiş, eleğini terk etmiş” diye tanımladığım profesörlerin (sıklıkla erkek) “genç kardeşleri” için verdiği tavsiyelere i-na-na-mı-yo-rum. İnanamadıkça da altmetinli göndermeli atarlı giderli tweetler atıyorum. Neyse bugün atarı gideri biraz daha geniş şekilde bloguma taşımaya karar verdim. Çünkü neden olmasın.

İlgili tweet bu.

Tweet’in devamında da yazdığım gibi A ülkesindeki B kurumunda X alanının XYZ alt alanında çalışan birinin verdiği tavsiyeler sıklıkla sadece A ülkesinin B kurumundaki XYZ alanında çalışanlar için geçerli. Hatta o geçerlilik bile sorgulanabilir çünkü tek bir kişinin deneyimine veya gözlemine dayanıyor.

Öte yandan “Bizi ezdiler, bak biz büyüdük, nasıl başarılı olduk. Sizi de eziyor olabilirler. Sesinizi kesip kabullenin. Siz de bizim gibi başarılı profesörlerden olun” alt metinli tavsiyelerin neden bu kadar alkış aldığını anlayamıyorum. Herkes akademinin gidişatından şikayetçi ama bir kısım insan bu gidişatın düzelmesini istemiyor. Bir an önce ezilen pozisyonundan çıkıp ezen pozisyonuna gelmek istiyor. Böyle olunca da her yeni nesil dikey hiyerarşiye dayalı uygulamalara* boyut atlatıyor.

Neyse. Tavsiye istemeyen birine tavsiye vermenin doğru olmadığını düşünenlerdenim. O yüzden başlık tavsiyeler olsa da akademik profesör bir bey olmadığım için bu blog yazısının ana fikri akademik profesörlerin verdiği hangi tavsiyelere gülüp geçmeli, üstünde durmamalı, yorum bile yapmamalıyız üzerine. Aşağıda aklıma gelen bazılarını yazdım. Sizin aklınıza gelenleri de yorum olarak ekleyebilirsiniz.

Asla dinlenilmemesi gereken tavsiyeler

“O dergide ben bile bir şey yayınlayamadım daha. Bu ne özgüven! Daha küçük bir hedef belirleyerek başlamalısın”

Akademide genç araştırmacılar için en sık kullanılan söz bu: “Cin olmadan adam çarpmaya çalışıyorlar”. Yersiz bir ego söz konusuysa haklı olabilirler diyeceğim ama genç bir araştırmacının sahip olduğu hiçbir yersiz ego yukarıdaki cümle kadar yüksek bir cümle kurmaz (ne dedim ben :=). Hayalperest olmak neden kötü? Akademiden önce satış temsilcisiydim 3 yıl (üniversitelere WoS sattım :=)) Sonra WoS verisi üzerine yüksek lisansa başlayınca okuduğum makaleler üç çekirdek dergide olunca (SCIM, JOI ve JASIST) bu üç dergide yayın yapmayı hedef yaptım kendime. En çok duyduğum şeylerden biri de yukarıdakiydi. YL henüz bitmişken SCIM’de ilk makalemi yayınladığımda da “herkes senin gibi şanslı olsa keşke, attın isabet etti” diyen de oldu “demek ki SCIM de artık her şeyi yayınlamaya başlamış” diyen de. Halbuki 12 yıllık akademik hayatımda minör revizyon aldığım tek makale hala o. Bunu bir başarı hikayesi olarak anlatmıyorum. Bunu anlatma sebebim sırf profesör beyler öyle dedi diye hedef küçültmeyin mesajı vermek. Mesaj bak, tavsiye değil.

“Doktora tezinden önce yayın yapmamalısın, işine yaramaz. Tezine odaklan, bitir. Sonra yaparsın.”

Bizim akademide “işe yaramak” fiilinin kavramsallaştırılma şekli çok acayip. İşe yaramaz çünkü ileride puan getirmez. Bunu ilk kim akıl ettiyse aferin. Güncel konuda yapılmış çalışmalarını yayınlamak için senelerce bekliyor insanlar. E “işe yaramıyor” haliyle. Yani akademik etkinlik puanı açısından işe yarıyor olabilir ama bilimsel olarak yaramıyor. Güncel bir konuda çalışması olan, merak eden, araştırma yapan kişi bırakın yayınlasın. Hem dergilerin yayıncılık yöntemlerini öğrenir, hem de alana henüz daha işin başındayken katkı sağlamaya başlar. Öte yandan akademideki birikimli üstünlük kavramını da es geçmemek gerek. Hiç makale yayınlamamış birinin makalesinin yayınlanma şansı en az bir makale yayınlamıştan her zaman daha düşük.

(oldukça genel bir konu hakkında) “O konuda biri çalıştı. Çok da güzel sonuca ulaştı. Sen başka konu bul.”

Birinin daha önce bir konuda tez yazması, makale yayınlaması veya araştırma yapması o konuda başka bir çalışma yapılamayacağı anlamına gelmez. Akademideki işeyerek bölge belirleme uygulamalarından biri bu :=) Aksine bu konuda daha önce başka birinin oldukça başarılı bir çalışma yapması o konuda danışmanlık yapabilecek biri olduğu anlamına gelir. Ki bu özellikle bizim akademide baya önemli bir şey.

“Ben (/veya yaşıyorsa benim hocam) dururken o konularda konuşmak için sen biraz geride durmalısın. Akademide bu kadar özgüven iyi bir şey değil”

😛

“Hiyerarşide senden ileride olanın tecrübesine saygı duymalısın. Onlar yanlış yapmaz.”

Herkes yanlış yapar. Ayrıca akademide -eğer ortada bir önyargı yoksa- eleştiri esere yapılır, kişiye değil. Eleştiriyi kişisel algılamak veya kişiye yapmak temel problem bizde. O yüzden akademide yerleşmiş bir eleştiri kültüründen söz etmek mümkün değil. Olumsuz eleştiri yapıldıysa kaşımı gözümü sevmemiştir, ondan diye bakan da var, tek körlemede yazarın gelişmekte olan ülkeden olduğunu anlayıp “bu İngilizce ile yayınlanamaz” yazan da. Bu çok ince bir çizgi ve blog yazımın ana fikri bu değil. Belki sonra detaya inerim başka bir yazıda. Burada vurgulamak istediğim şu: Kimse sadece adının önünde bir şey yazıyor diye saygıyı hak etmez. O saygıyı hak etmek gerek. Ayrıca herkes ve her şey uygun bir dille yapılması şartıyla eleştirilebilir.

“Bu gençler her şeyden çok şikayet ediyor. Genç kardeşim, biz etmedik, sen de etme.”

Sebep? Etseydin kuşum :=)

“Akademide kötü uygulamalar kıymet görüyor olabilir. Gözün açık olsun ama mağdur olursan/edilsen de çok üstünde durma. İleride öğrencilerine anlatacağın acıklı bir hikayen olur”.

Adeta telefonunu gösterci amca “haline şükret” konuşması yapıyor :=)

“Bizim zamanımızda böyle değildi. Her şey daha zordu. Bunu kabullen ve yoluna devam et. Şimdi her şey çok kolay”

En büyük yalan bu. İnanmayın. Öyle bir dünya yok. Araştırma değerlendirme sistemleri tarihin hiçbir döneminde olmadığı kadar sert, sayıya dayalı ve eşitsiz/güvencesiz. Yukarıdaki tavsiyeyi veren kişi hele de devlet üniversitesinde çalışıyorsa 10 sene hiçbir şey yapmasa da maaş almaya devam edebilir. “Genç kardeşi” edemez.

Neyse bir sürü tavsiye var böyle. Hepsi ego soslu. Siz siz olun yemeyin. Yedirmelerine izin vermeyin. (Bak bu tavsiye işte).

* Bu arada akademideki dikey hiyerarşi uygulamalarından bahsettikçe Succession gibi klas bir dizinin açılış jeneriğinde oyuncu listesinin alfabetik sıralanışı aklıma geliyor sebepsiz. Brian Cox “sen kim köpeksin de Nicholas Braun’un adını benden önce yazıyorsun. Fuck off” dememişse demek :=)

2 Yorum

  1. Sibel Gümüş
    Sibel Gümüş 29 Mayıs 2023

    Bugün, “kıymetli profesörümüz”den gelen “bizim zamanımızda her şey çok zordu” mottosunu içimin en derinlerinde tokatlayarak uzaya fırlatmama vesile olduğunuz için teşekkür ederim. Yazınızı okumamış olsam muhtemelen bu kadar kolay olmazdı. O nedenle varolun demek istedim hocam. Varolun! Kaleminize sağlık.

    • wordpress_ztcom
      wordpress_ztcom 15 Haziran 2023

      Tam olarak bunun için yazıyorum. Çok çok teşekkür ederim <3

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir